KENDİ KALENE GOL ATMAK Hakkında…

Standard

Rolf Armstrong - Portrait of Betty

Rolf Armstrong – Portrait of Betty

Varlığımız, savunmamız gereken bir kale gibi görünür gözümüze… Güçlü olduğumuza, hayatla baş edebildiğimize, kontrolü elimizde tutabildiğimize inanmak isteriz.

Hayat bir iktidar mücadelesi, bir er meydanıdır sanki… Ve meydanın ağası olamıyorsak dahi, kendimizi kollamaya ”muktedir” olmak, dokunulmaz ve incitilmez bir konumda kalabilmek ister, bunu garantiye alamadığımız sürece hayatın ”güvenli” olmadığını düşünür… Yani aslında hep bir ”teyakkuz” halinde, her daim çalabilecek bir alarm ziline ayarlı yaşarız.

Bizi hayatta tuttuğu için pek kıymetli olan ama bir o kadar da talepkar davranan bedenimiz, bu gözle bakınca ”açık bir hedef” gibi de görülebilir!

Kimimiz onu ”caydırıcı veya boyun eğdirici” bir silah haline getirmeye, ürkütücü, haşmetli, erişilmez, alt edilmez olmaya çalışırız. Sürekli bir meydan okuma modunda dolaşır, gücümüzü sınarcasına her belaya bulaşır, karşıdan gelen otobüsün bile üstüne yürüyüp ”yiyorsa ez uleyn!” dercesine etrafımızdaki herkesin cesaretinin, oto-kontrolünün, sabrının, anlayışının, vicdanının, ezikliğinin, şefkatinin sınırlarını zorlarız… Bu yüzden de ne huzur verir, ne huzur buluruz!

Kimimiz onu ”hasımlarımıza” karşı koruma sağlayan bir kalkan gibi görür, ön yüzümüzü içimizdeki ”bizce” eksik, uygunsuz, onaylanması mümkünsüz olan yanları gizleyen bir perde gibi kullanırız. Olduğumuz gibi kabul görmekten umudumuzu kestiğimizden, derine gömülü utancımızı ve çekingenliğimizi maskeleyen ”bambaşka” bir imajla sahneye çıkarız… Bu yüzden de ne yapsak tam olmaz, ne kazansak yetmez, ne yesek doyurmaz, ne övgü alsak ”gerçekçi” gelmez!

Kimimiz ise onu ileri sürülecek bir yem, ikna edici bir ödül, avantaj sağlayan bir cazibe unsuru, yani ”gönüllü bir kurban” olarak kullanırız. Etkileyici olanları etkileyerek hayatta kalır, birilerini kendimize bağımlı hale getirir, verdiklerimizle ”vazgeçilmez” olmaya çalışır yani güçsüzlüğümüzü güce çeviririz. Yine de kendimize ait değildir hayatımız. Bir orta malı, kapanın elinde kalan bir ganimettir… Bu yüzden de ne güven veririz, ne güven duyarız!

Kısacası her insan kendince ”bir savaş” vermektedir hayat içerisinde.  Her insan yandaş belledikleri arasında bile bir şekilde yalnız ve aslında ”hep kendinden yanadır.

YİNE DE HAYAT HERKESİ VURUR!

Herkes incinebilir… Herkes hataya düşer… Herkes boş bulunur… Ya da bile bile basıverir bir muz kabuğuna 😀

Yani eninde sonunda herkes bir gün bir savaşı kaybeder. Ve başına gelebilecek en kötü şeyin bu olduğunu zanneder…

Oysa ASIL KÖTÜ HABER hepimizin bu savaş halinin içinde kendimizi kaybetmiş olduğumuzdur!

Hayat geçer… Ve bir gün insan ”hayatta kalmak için” yaptıkları ile, kendi kendisini bir çıkmaza mahkum etmiş olduğunu, korkularına, tutkularına, vazgeçilmezlerine yüklediği değer yüzünden bir çok değerini yitirmenin eşiğinde olduğunu fark eder!

Biz Ahmet’in bize, Süreyya’nın aşkımıza, Patronun özgürlüğümüze, Vurdukaçtı Takımı’nın zaferimize, Zormanya Başkanı’nın ülkemize, Hayatın da var olmamıza karşı olduğunu zanneder, hepsiyle de topyekun savaş ederiz 🙂

Saldırgan, uyanık, ödünsüz, fırsatçı, temkinli, pervasız, ürkek, suçlayıcı, kaypak, dayanıksız, zorlayıcı, kolaycı, verici, alıcı… Hepimiz bir hale bürünürüz ”güvende kalmak” adına… Sonra bir an gelir varlığımız ile aramızdaki engelin, var olmak için seçtiğimiz strateji olduğunu gösterir bize hayat.

Yani; KENDİ KALEMİZE EN HARBİ GOLLERİ KENDİMİZİN ATTIĞINI ANLARIZ…

İşte bunu anladığımız an, BEN diye savunup durduğumuz şeyin kuyruğunu dik tutmaya çalışmak yerine, kendi gerçeğimizden korkmayı bırakıp aynaya dümdüz bakmayı kabul ettiğimiz andır.

Bu çok kıymetli bir geçiş kapısıdır…

Bu kapıdan bir geçen, bir daha kalede durmayacak diye bir kayıt yoktur 🙂  Ama golü yedi mi AYNA’yı hatırlayacak ve gerçeği bulmak artık eskisi kadar zor ve utanç verici olmayacaktır 😉

Kalbinin gerçek şeklini bulmak için uğraşan bir kumarbazın şarkısı; STING – Shape of My Heart

 

2 thoughts on “KENDİ KALENE GOL ATMAK Hakkında…

  1. Sevgili Juno,
    Bu ne kadar imbikten geçirilmiş bir durum tespiti ve insana ayna tutma senfonisi böyle…
    Damağımda hoş bir tad bırakıyor yazılarınız…

    Sevgiler…

  2. Aynaya bakmaya başlamak, mevzuyu mücadeleden oyuna dönüştürdü.. canım yansa da, bu binkat daha fazla tercihim…

Leave a reply to elif barut Cancel reply